Etrafımızda herşey hızla değişirken tek yapmamız gereken şeyin durmak olduğu günler yaşıyoruz. Artık durmak ve şimdiye odaklanmak yaşamsal bir sorumluluğumuz. Günlük ritmimiz giderek yavaşlıyor, daha dar bir alanda yaşamak zorundayız, ama daha önce hiç olmadığı kadar bu dünyanın bir parçası olduğumuzu hissediyoruz. Evlerimize kapanmış ama tüm dünyanın ritmine yakalanmış gibiyiz.
Harvard Üniversitesinde bir grup akademisyen artık tüm dünyanın kentleştiğine dair kuramlarını oluştururken “gezegensel kentleşme” (i) terimini kullandılar (http://www.urbantheorylab.net/). Kentin büyümesini ya da nüfusunun artmasını kastetmiyorlardı. “Kentsel toplum”un tüm gezegeni hâkimiyeti altına almasını, yani okyanusların, dağların, ormanların ve çöllerin, kutuplar ve atmosferin de “gezegensel kentleşme”nin ritmine bağlanmış olduğunu söylüyorlardı. Bunu mümkün kılan şey, endüstriyel kentleşmeyi dünyadaki tarım alanlarına, doğal peyzajlara bağlayan ulaşım koridorları idi. Tüm dünya, iletişim altyapıları, okyanus aşırı gemi trafiği, kıtalararası otobanlar ve tren ağları ile birbirine bağlanmıştı. Bu kuramı en iyi ifade eden görsel, dünya haritası üzerinde tüm ulaşım altyapısını gösteren bir haritadır. Burada dünya bir ağ gibi örülmüştür. Yer yer sıkı, ama boşlukları da olan bir ağ kurulmuş, sanki dünya tek mekân olmuştur.
Bu kuram, 1970’lerin başında Henri Lefebvre’in ortaya attığı hipoteze dayanıyordu. Lefebvre, kent toplumunun gelişmesini anlattığı diyagramında kentsel toplumun kırsal olana hâkim olacağı kritik eşikten bahsediyordu. Henüz o noktaya gelinmemiş olsa da, kritik eşik aşıldığında “kentsel doku”nun tüm dünyayı kaplayan parçalı, dengesiz, içiçe geçen bir örgüsü olacağını söylüyordu (ii). Daha sonra Lefebvre bu eşiğin 1980’lerde aşıldığını, daha önce gizil olarak varolan “tam kentleşmenin” artık gerçek hale geldiğini söyleyecekti (iii). Bu eşik aşıldığında belki dünyada krizler, felaketler, eşitsizlikler artacak diyordu. Ama aynı zamanda mekânın alternatif kullanımları için yeni potansiyellerin ortaya çıkacağı umudunu da taşıyordu.
Bugün tam da bu andayız. Bir yandan şu anda dünyada yaşanan bir krizin tam içindeyiz. Daha önce farklı zamanlarda farklı yerlerde yaşanan pek çok yaşamsal sorun, artık her insan için geçerli. Yarın bizi neler bekliyor, sevdiklerimizi yeniden görecek miyiz, yiyecek bulacak mıyız, çocuklarımız nasıl büyüyecek? Sağlık hizmetine erişime odaklı yeni eşitsizliklerin ortaya çıkacak olması bizi endişelendiriyor.
Ama bir yandan da içten içe, zaten durmalıydık diyoruz. Salgın bizi hiç akla gelmeyecek şekilde durdurdu. Üretim ve tüketim, engel tanımadan hareket eden herşey, insanlar, mallar, herşey durdu. Haritadaki çizgiler birer birer soldu. Tüm dünyayı sarmış olan malların, insanların ve sermaye birikiminin sonsuz hareketi ağının gün gün nasıl parçalandığını izliyoruz. Artık hareket eden herşey tehlikeli. Üretimin ve tüketimin tüm dünyaya hâkim olan ritmi bozuldu.
Yeni bir soru beliriyor şimdi. Dünya yeni bir düzene mi geçiyor yoksa bir ara mı verdik? Tüm kavramlar, değerler, günlük yaşam biçimleri, ilişkiler birden öylesine tersyüz oldu ki bundan sonra eskiye dönmek zor görünüyor. O zaman yeni soru şu olacak; başka düzene geçeceksek bu nasıl olacak ve biz neresinde olacağız?
Lefebvre felaketin, aynı zamanda mekânın alternatif kullanımları için yeni potansiyelleri ortaya çıkaracağı umudunu da taşıyordu. Peki, bu umudun mekânı neresidir; bulunduğumuz yer, evimiz, mahallemiz mi? Yerel olan ne varsa güçlendirmek çözüm olabilir elbette. Yerel üretimin parçası olabiliriz, yerel destek ağları oluşturabiliriz. Ama yerel olanın kırılganlığını azaltmak için yapabileceğimiz başka bir şey olmalı.
O zaman haritada oluşan boşluklar bize yol gösterebilir mi? Tüm dünyayı sarmış bu çılgın akışın dışında kalabilmiş olan ne varsa umudumuzun mekânını genişletecek olan belki de onlar; üretimin ve tüketimin başka şekilde de olabileceğini gösteren tecrübeler. İhtiyacımız olan tek şeyin temiz hava, su, toprak ve dostça bir dünya olduğunu kabul ederek kurulan yaşamlar.
Evlerimizde hapsolduk, ama tam da şimdi en gerçek olan şeye, esas ritme; doğanın ritmine bağlanmak mümkün…
Birkaç öneri;
Tarım takvimi: [09] https://drive.google.com/file/d/1TPmyXlOWLTpK3WddW6n1863KRbsUENeZ/view
Canastas Comunitarias: Community Supported Agriculture in Ecuador https://www.youtube.com/watch?v=591DDAwVoqc
Gıda toplulukları: http://gidatopluluklari.org/?page_id=96
Topluluk destekli tarım: https://www.youtube.com/watch?v=gdEErSFJ5M8
Kaynaklar
[i] Brenner, N. (ed) (2014) Implosions/Explosions: Towards a Study of Planetary Urbanization. Berlin: Jovis.
[ii] Lefebvre, H. (2015) Kentsel Devrim (Çev. Selim Sezer). Sel Yayıncılık.
[iii] Lefebvre, H. (2014) Dissolving city, Planetary Metamorphosis. in Brenner N. (ed) Implosions/Explosions: Towards a Study of Planetary Urbanization. Berlin: Jovis.