Mustafa ÖzgünlerBy Mustafa Özgünler|5 Minutes

Hepimizin büyük üzüntü ile “bir süre” gerek sosyal medyadan gerekse de yazılı ve/veya görüntülü medyadan takip ettiği; 21 Ocak’ta sabaha karşı Bolu Kartalkaya kayak merkezindeki Grand Kartal Otel’de çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetti. 78 farklı dünya karardı, herkes ateşli bir şekilde; “Nasıl olur?”; “Suçlu kim?”; “Eksiğimiz ne?”; “İhmal kimde?”; “Belediye”, “Bakanlık”, “Yönetmelik” diye tartışmaya başladı. Televizyonlarda, radyoda her yerde uzmanlar, yangın ile ilgili açıklamalar yaptılar; ama bu ateşli konuşmalar, tartışma programları çok kısa bir sürede yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başladı. Gerçek yangını söndürmede çok başarılı olamadık ama içimizdeki hiddet çok çabuk söndü. Söndü mü?

Bizler bazı durumlarda gerçek suçu unutup, suçluyu bulduğumuzda rahatlıyor ve rehavete kapılıyoruz. Kartalkaya yangınında da ilk refleksimiz oydu. Hemen suçluyu bulalım cezalandıralım düşüncesi bizi yönlendiriyor. Aslında yaşadığımız olayda suç, yangının çıkmış olması değil; çıkan yangının bu kadar büyüyerek 78 değerli yaşamı alması. Bu nedenle suçluyu değil suçu iyi belirleyip bu tip felaketlerin tekrarlanmasını engellemek en büyük amacımız olmalıdır. Suçlunun cezasını çekmesi elbette önemlidir; ama suçu bilmek ve engellemek olası suçları ve olası felaketleri de engelleyecektir. Konu yangın güvenliği olunca suç aslında yangını kontrol edememek ve olası bir yangında oluşan can ve mal kayıplarının fazlalaşmasına neden olmaktır. Aslında bu konuya odaklanmak gerekir.

Yangın güvenliği için öncelikle binalarımızı yangına dayanıklı ve kullanıcıların kolay ve güvenli bir şekilde kaçışına izin verecek şekilde tasarlamayız. Bunu yapabilmek için mimarlar olarak temel başvuru kaynağımız konu ile ilgili bilgi birikimimiz ve yürürlükteki mevzuattır. Yangından korunmada temel amaç yangın anında binada yaşayan kullanıcıları kurtarmaktır. Bina kullanıcılarının güvenli kaçışını sağlamak için mevzuatta önerilen mesafelere uygun yatay ve düşey kaçış yollarını doğru tasarlayıp uygulamaktır. Başka bir deyişle, yangın merdivenlerini ve merdivene ulaşmak için kullanılan koridorları doğru kurgulamak çok önemlidir. Diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise yangının başlangıcından gelişmesine kadar çıkmış olduğu mekânda yangını hapsederek, yayılmasını ve güçlenmesini engellemektir. Bu da yangın açısından riskli görünen mutfak, kazan dairesi ve çeşitli teknik hacimleri daha az riskli mekânlardan yangına dayanımlı yapı elemanları ile çevreleyerek ayırmakla mümkün olur. Tasarım düzgün yapıldığında sıcak ve zararlı gazlar ile dumanın bina içerisinde serbestçe dolaşmasını da kontrol etmek mümkün olacaktır. Bu sayede kaçış yollarına duman girmesi engellenecek ve kaçış süresi uzayacaktır. Bu tip olaylarda yangın ve dumanın yayılmasında kazanılan her dakika, kaçışta büyük imkân tanıyacaktır.

Yukarıda sıralanan tüm önlemler mevzuata ve amacına uygun olarak uygulandığında büyük oranda güvenlik sağlanmış olacaktır. Ancak yeterli olmayabilir; bu aşamadan sonra yangın anında devreye girecek olan aktif sistemler olarak adlandırılan sistemlerin tasarlanarak uygulanması gerekir. Bu sistemler temel olarak algılama, uyarı, söndürme ve duman atım sistemleri olarak adlandırılır. Tasarım aşamasında uygulanan pasif önlemler ile aktif önlemler bütünleştirildiğinde bütünsel bir şekilde yangın güvenliği sağlanmış olur. Görüldüğü üzere temel yangın güvenliği, tek bir değişken değil birbiri ile bağlantılı birçok değişkenin düzgün tasarlanması ile mümkündür.

Tüm sistemlerin dil birliği içerisinde çözülebilmesi için tek dayanağımız devlet yasama organları tarafından oluşturulan mevzuattır. Yaşadığımız örnekte yukarıda sıralanan önlemlerden biri veya birkaçı doğru çözümlenmiş olsa idi böylesine büyük kayıplarımız olmayacaktı. Ama maalesef anlamakta hâlâ zorlandığımız büyük bir facia yaşadık. Benzerlerini yaşamamamız için güçlü, güncel yönetmelikler geliştirmekle birlikte, şu an en zayıf nokta olarak görülen “yürütme” organlarının iyi çalışmasını sağlamak, yetkili devlet kurumlarının denetim yetkilerini artırarak hataları affetmeyecek bir sistem kurmak en geçerli çözümdür. Her birimizin ve sivil toplum kuruluşlarının rolü ise yetkili kurum ve kuruluşların üzerinde farkındalığı artıracak davranışlar sergilemek olacaktır. Ancak böylelikle daha güvenli yaşam alanları yaratabiliriz.


Mustafa Özgünler, Galatasaray Lisesi’nden 1986 yılında mezun olduktan sonra aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Bölümü’nde lisans eğitimine başladı.1990’da lisans derecesi aldığı üniversitede sırasıyla 1994 yılında yüksek lisans, 2005 yılında ise doktor unvanını almıştır. Prof. Dr. Zerrin Yılmaz danışmanlığında “Pasif yangın güvenlik önlemlerinde etkili olan tasarım değişkenleri ve ilgili mevzuatın irdelenmesi” başlığı ile yüksek lisans tezini; “Yangın kaçış yollarında kullanılan duman perdelerinin duman hareketine etkisinin belirlenmesi için bir yöntem önerisi” başlığı ile doktora tezini tamamlamıştır.
Özgünler, akademik kariyerine 1991 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak başlamış; 2009 yılından itibaren ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Bölümü akademik kadrosuna geçmiştir. 2018 yılında Prof. Dr. Unvanını alan Özgünler, yangın güvenliği, fiziksel çevre kontrolü ve enerji etkin sürdürülebilir yapı tasarımı konularında yaptığı çalışmalar ile akademik hayatına devam etmektedir.