Günümüzde dış mekân tasarımı; estetiği, işlevselliği, erişilebilirliği ve kullanılabilirliği kapsayan bir kavramdır. Evrensel tasarım ilkelerine göre tasarlanan mekânlardan tüm kullanıcılar aynı şekilde yararlanabilir ve zevk alabilir. Böyle tasarımlarda kullanıcılar için engeller kalkar, yaş-cinsiyet-yeterlilik gibi ayrımlar anlamını kaybeder. Engellerin ortadan kalkması, bireylerin bağımsız kalmasını, aynı zamanda hem doğaya hem de etrafındaki dünyaya ilgisinin artmasını sağlar. Bu nedenle, evrensel peyzaj tasarımı, kamusal açık alanların erişilebilir, kullanılabilir, konforlu, davetkâr, ekolojik ve çok duyulu olmasını amaçlar.
Başta yaşlılar, çocuklu bireyler, çocuklar ve bedensel/zihinsel/ruhsal/duyusal ve/veya sosyal yeteneklerinden yoksun bireyler olmak üzere, tüm kullanıcılar için dış ortamlara erişim sağlamak, dengeli bir yaşam tarzının temel gereğidir. Buradan hareketle, tüm kamusal alanlar fiziksel, bilişsel veya zihinsel yeteneklerine bakılmaksızın fiziksel olarak herkes tarafından erişilebilir olmalıdır.
Dış mekâna fiziksel erişim, engelleri ortadan kaldırmanın ilk adımıdır. Merdivenler, tesviyedeki farklılıklar, sert yüzeylerdeki geometrik formlar, malzeme seçimi, kentsel donatı seçenekleri dış mekândaki sınırları yaratan ya da ortadan kaldıran faktörlerdir. Bu faktörleri tasarıma dahil ederken evrensel erişilebilirliği ilke edinmek, dış mekân tasarımının kullanıcı konforu bakımından bir kaçınılmazıdır. Bu konfora sahip mekânlar, tüm bireyler için yaşam kalitesinde bir gelişime imkân sağlar.
Yapılan araştırmalara bakıldığında, doğanın insan sağlığı üzerinde ve hastalıkların daha çabuk iyileşmesinde etkili olduğu; kemikleri güçlendiren D vitamininin güneş ışığından doğal bir şekilde emilimini sağladığı; kan basıncını ve stres seviyesini düşürdüğü görülmektedir. Psikolojik bakımdan da dış mekân kullanıcılarının, örneğin parklarda uzanma, yürüyüş yapma vb. faaliyetleri gerçekleştirdiklerinde, gün batımının canlı renklerini deneyimlediklerinde veya doğanın temiz havasını içlerine çekerek rahatladıklarında kendilerini daha huzurlu ve daha sağlıklı hissettikleri bilinmektedir. İnsanların ziyaret edecekleri ve vakit geçirecekleri alanlar tasarlanırken ekolojik dayanıklılık korunmalı ve biyolojik çeşitlilik desteklemelidir. Nitekim doğayla ve yeşil alanlarla etkileşimin her yaştan ve yetenekten bireyler için fiziksel gücü ve zihinsel uyanıklığı artırdığı ve sosyalleşmeyi teşvik ettiği kanıtlanmıştır. O halde, tasarımda iç ve dış mekânlar arasındaki bağı güçlendirerek doğaya erişime odaklanmak yaşamsal bir ihtiyaçtır [1].
Konforlu ve huzurlu hissetmenin temelinde güven duygusu vardır. Mekân tasarımında, güvenli bir fiziksel ortam yaratmakla birlikte güvenli bir psikolojik ortam sağlamak da önemlidir. Örneğin yaşadığımız mahallenin yürüme, dinlenme, oyun oynama, spor yapma ve vakit geçirme gibi dış mekân aktivitelerine müsait olması, fertlerin bu mekânlara çıkma ve aktivitelere katılma isteğini artırmaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park, Bahçe ve Yeşil Alanlar Daire Başkanlığı’nın Avrupa yakasında Çırpıcı Parkı ve Anadolu yakasında Kartal Atalar Sahilinde engelsiz spor tesisleri uygulamaları, kamusal alanın fiziksel, bilişsel veya zihinsel yeteneklerine bakılmaksızın fiziksel olarak herkes tarafından erişilebilir olmasına dair güzel bir örnektir. Çırpıcı Parkı içindeki iki basketbol sahasının Erişilebilir Spor Parkı olarak düzenlenmesi ile özellikle salgın sürecinde kapalı spor alanlarının kullanılamaması ve açık spor alanlarının da elverişsiz olması sebebiyle, spordan uzak kalan engelli sporcuların güvenli, sağlıklı ve konforlu şekilde spor yapabilmelerinin sağlanması; alanın tamamen ‘Erişilebilir’ spor alanı haline getirilerek yoğun şekilde kullanılmaya başlanması, bu ihtiyacın varlığını gösteren anlamlı bir örnek olmuştur.
Dış mekânda bir kişinin güvenle rahat hareket etmesini sağlayan hususlardan bazıları; gölgeleme ihtiyacının karşılanmış, rahat oturma düzeninin kurulmuş, hafif eğimli, uygun yürüme yüzeylerinin oluşturulmuş ve rahatsız etmeyen aydınlatma elemanlarının kullanılmış olmasıdır. Mesela, bir yürüyüş yolu yakınında aşırı büyümüş çalılar, ağaçlardan yola sarkan dallar, düşen meyveler veya tohumlar ve sert zemindeki yansıtıcı yüzeyler, yürüyüş güvenliğini tehlikeye sokabilir. Hem zemin malzemelerinden hem de güneşten gelen parlamayı gidermek, işaret dili kullananlar için de önemlidir. Kent içi mobilyaların sağlam, rahat (ergonomik) ve çok işlevselli olması, kolay kullanıma ve bireyin dış mekânda uzun süre vakit geçirmesine, dolayısıyla bu mekândaki duyusal deneyimine imkân sağlar. Oysa ki, ülkemiz koşullarında engelli bireylerin ulaşımı ne yazık ki sınırlıdır. Dış mekânlar, yayalardan çok motorlu araçlar için tasarlanmıştır. Buradan hareketle, geniş kaldırımlara ve bisiklet yollarına sahip olan yürünebilir-yaşanabilir alanlara ihtiyaç fazladır. Her yaştan ve yetenekten insanların dış mekânda doğru yönlenmesi, alanların işlevlerini ve bu alanlarda nasıl hareket edileceğini anlaması bakımından okunaklı, farklı duyulara hitap eden işaret ve semboller içeren açık ve anlaşılır tasarımlar çok faydalı olur. Kapsayıcı (evrensel) tasarlanan bir mekândaki aidiyet duygusu, herkesin bu alanda rahat hissetmesine yardımcı olurken, oluşan açık ve anlaşılır tasarım, her yaştan ve yetenekten insan için konfor ve güvenliği artırır [1, 2].
Kaliforniya Santa Monica’daki Tongva Parkı ve Ken Genser Meydanı’nına geniş yolları ve rampalarıyla çevredeki sokaklardan herkes kolayca erişebilmekte, park içindeki tutarlı aydınlatma tasarımı kullanıcıları mutlu etmekte; 2018 yılı Amerikan Peyzaj Mimarları Topluluğu Genel Tasarım Onur Ödülü’nün de sahibi olan tasarım, gölgelik alanları ve oturmaya elverişli mobilyaları, kolay erişimli tuvaleti, kullanıcı konforu ön planda olan tasarım anlayışı ve bitki çeşitliliği ile dikkati çekmektedir.
Yapılı çevre genellikle görsel verilere bağlıdır. Ancak tasarıma farklı duyuların dahil edilmesi, farklı yetenekteki veya engelli bireyler için erişimi ve ulaşımı kolaylaştıracağı gibi, mekânın daha önce fark edilmemiş özelliklerini algılamayı ve dolayısıyla mekândan zevk almayı da sağlar. Farklı duyularla erişilebilen tasarım öğelerinin varlığı tasarımı zenginleştirir, bu da mekânın kullanımını artırır, dolaysıya yaşayan mekânları yaratır; bu başarı da, çok duyulu tasarımla mümkün olabilir [2].
Şikago Botanik Bahçesi içinde yer alan Buehler Etkinleşme Bahçesi’nde, farklı yüksekliklerdeki çiçek ve bitki tarhları, tekerlekli sandalyedeki bireylerin bahçenin keyfini çıkarmasına olanak tanımakta ve sınırlı görme yetisine sahip olan bireylerin bitkilere daha yakından bakmalarını ve bitkilerden zevk almalarını mümkün kılarken, bir nevi bahçecilik terapisine imkân sağlamaktadır.
Herkesin kamusal hayata eşit şartlarda katılabilmesi ilkesiyle erişilebilir, kapsayıcı kamusal alanların tasarlanması hedef olmalıdır. Kapsayıcı dış ortamlar, tüm çocukların akranlarıyla oynamasına izin veren; sadece çocukların fiziksel ihtiyaçları için değil, aynı zamanda bilinçli olarak sosyal, duygusal ve bilişsel ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde planlanır. Yaşlı bir bireyin bir yerden diğerine yorulmadan, kolayca hareket edebilmesi; fiziksel veya duyusal engelli bir bireyin ulaşmak istediği yere rahatça ulaşabilmesi; başarılı kapsayıcı tasarımın şartıdır.
Ruhsal ve bedensel sağlık, yeşil alanlara erişim ve açık alanda geçirilen zamanla ilişkili olduğuna göre, özellikle yaşlılar, çocuklu bireyler, çocuklar ve bedensel/zihinsel/ruhsal/duyusal ve/veya sosyal yeteneklerinden yoksun bireylerin de aktif olarak dış mekâna katılabilecekleri ortamların tasarlanması artık bir yaşam şartı olarak benimsenmelidir. Bu nedenle, kent hakkında karar vericilerin, açık alanlara erişim, ulaşım, dış mekândaki aktivitelere katılımla sosyalleşme konularını dikkate alarak, tüm kullanıcı grupları için güvenli, rahat ve erişilebilir alanların tasarımına eğilmesi önemli ve gereklidir.
Kaynaklar
[1] Carman, J. (2020) Universal design and the outdoor landscape, https://designforgenerations.com/category/healing-gardens/
[2] https://www.asla.org, (Erişim, Eylül 2020)