Bir halk sağlığı uzmanı olarak sağlık hakkında yazı yazmak zor. İlk akla gelen soru sağlığın özellikle nesi hakkında yazayım oluyor. Tarihsel olarak bugünlere nasıl gelindiğinden farklı teorik yaklaşımlara ve bir de bugünün yakıcı gündemine kadar değişen bir yelpazede seçim yapmak. Hepsinden biraz yazasım geliyor. O yüzden biraz çağrışımlara dayalı bir şekilde yazacağım sanırım.
Başlamak için de önce sağlığın yarattığı çağrışımlara bir baksak nasıl olur? Yani sağlık nedir, ne değildir deyince akla düşen kelimeler, kavramlar:
Hastalık
Sakatlık
Güç
Kuvvet
İyilik
Mutluluk
Güven
Hak
Su
Gıda
Çevre
Liste daha da uzar belki ama benim aklıma gelenlerin özeti bu. Bir halk sağlıkçı olarak her ne kadar sağlığa olumlu yanından bakmaya çalışsam da yine de ve ne yazık ki ilk akla gelen hastalık. Sağlık konusunda değer yargılarımızın başladığı yer burası. Bununla insanların sağlığın değerini hastalanınca anladıkları gibi basit bir klişeyi tekrarlamaktan ziyade, daha sistematik sonuçları olan bir yargı olduğunu anlatmak için söylüyorum. Sağlığı anlamaya başlarken ilk adım belki hastalıkla başlıyor ve eğer daha öteye gidemezsek üzerine kurduğumuz diğer sistemleri besliyor. En basitinden sağlığımızla ilgili alacağımız hizmeti hastalık üzerinden kurduğunuzda büyük oranda tanı ve tedavi odaklı bir örgütlenme ortaya çıkıyor. Sonra benim gibi halk sağlığı uzmanları da “aslında hastalık veya sakatlığın olmaması”, tamam ama pozitif boyutu da var diye anlatmaya, bu pozitif boyutu üzerine sistemler tasarlamaya çalışan bir grup olarak didiniyoruz. Hem de ütopyacı kişiler olarak algılanma pahasına. Çünkü tıbbın bilimsel ve teknolojik olarak gelişimi hastalandığımız zaman çaresine bakmak üzere algılarımızda yer ediyor. Sağlığın olumlu boyutu olan bedensel, ruhsal ve toplumsal iyilik halinin üzerine düşünmek, bilim yapmak ve teknoloji üretmek daha geri planda kalıyor.
Çağrışım listemden devam edersek, hastalık ve sakatlık dışında kalanlar aslında olumlu yanlarıyla akla gelebilecek kavramlar. Yani hastalık ve sakatlığın algımız üzerindeki baskısından sıyrılabilirsek sağlık daha da fazla iyilik haliyle birleşmeye başlıyor. Aslında sonuçta sağlığın ne olduğu ve olmadığı gibi köşeli tanımlar yerine hayat gibi göreceli ve süreklilik ifade eden bir kavram olduğunu anlamamız gerekiyor. Benden önce ebeveynlerimle ve anne karnında başlayan ve hayatım boyunca sağlık ve hastalık arasında devinen, içinde yaşadığım sistemlerle etkileşim içinde olan ve biriktirdiğim her türlü yanıyla (olumlu veya olumsuz) benden sonraya da bir şekilde aktarılacak olan bir kavram.
Bu şekilde dinamik bir tanım yaptığımızda artık sağlığın bir bağlam içinde şekillendiğini söyleyebiliyoruz. Sadece bedenlerimizde, organlar veya dokularımızda değil, çevremizdeki her şeyle iç içe bir kavram. Halka halka belirleyicileri olan bir yapı. Halk sağlığı literatüründe buna sağlığın sosyal belirleyicileri adı veriliyor. Bu belirleyiciler tıbbi olmaktan çok insanların doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı, çalıştığı ve yaşlandığı gündelik yaşama dair sosyal, kültürel, mekânsal ve çevresel koşulları ve daha da genişletildiğinde içinde yaşadığımız bu koşulları şekillendiren sistemik güçleri gündeme getiriyor. Normlar, karşılıklı güven ve birliktelik duyguları ile ekonomik, sosyal, hukuki ve yönetsel politikalar ve politik sistemler gibi güç ilişkilerinin üretildiği ve sürdürüldüğü yapılar böylece sağlığımızı belirleyen en dış halka olarak resmi tamamlıyor.
Neden aynı hastalık toplum içinde farklı dağılır? Neden aynı ülkede veya ülkeler arasında yaşam beklentisi sosyal sınıfa, gelir düzeyine ve eğitime göre değişkenlik gösterir? Bu soruları sormaya başladığımızda sağlığı bireysel bir şekilde ele alan biyomedikal bakış açısından farklı olarak sağlık ve hastalık durumlarının toplum içinde nasıl dağıldığını, hatta eşit dağılmadığını anlamaya başladık demektir. Artık kolesterol yüksekliği veya yüksek tansiyon veya yaş gibi bireysel ve bedensel süreçlerden ziyade sağlık hizmetlerine erişim, toplumsal cinsiyet, eğitim, gelir, sosyal sınıf eşitsizlikleri ve çevresel faktörlerin sağlık ve hastalık durumunun temel belirleyicileri olduğunu görmeye ve çözüm yollarını düşünmeye başladık demektir. Çünkü sosyal nedenlere bağlı eşitsizliklerin en önemli özelliği önlenebilir olmalarıdır. Önlenebilir eşitsizliklerin toplumların dezavantajlı gruplarını daha fazla etkilemesi ise sosyal adaletin eksikliğinin ve hakkaniyetsizliklerin göstergesidir. Çözüm olarak yapılması gerekenler sağlık sistemlerinin nasıl bir anlayışla kurgulandığını gündeme getirmek ama asıl olarak sağlık sisteminin dışında kalan alanda hakkaniyeti tesis edecek sosyal, çevresel, yönetsel ve politik müdahalelerin gerçekleştirilmesini gerektiriyor.
Bunu destekleyecek şekilde, birçok araştırma sağlığın korunması ve geliştirilmesinde sağlığın sosyal belirleyicilerinin tıbbi bakım hizmetlerine kıyasla sağlığa ve hastalıklara olan katkısının daha fazla olduğunu gösteriyor. Bir başka ifadeyle eğer içinde yaşadığımız ve çalıştığımız koşullar ile sosyal ve politik güç ilişkileri ağı eşitlikçi ve hakkaniyetli bir şekilde işliyorsa (veya işletiliyorsa) ve ekosistemle dengeli bir varoluşu benimsiyor ise bu, bizim hastalandığımızda sağlık hizmetlerinden bekleyebileceğimiz faydanın çok daha ötesinde bir fayda sağlıyor.
Şimdi böyle bir anlayışla sağlığı yeniden hayal etsek nasıl bir dönüşüm olmasını beklerdiniz?
Tabii ki bu beklentileri dile getirmenin belli bir zamanı yok ama her yıl sağlık haftası olarak anılan 7 Nisan haftasında tüm dünyadan sağlık meslek gruplarının yanı sıra tüm toplum kesimleri bu beklentileri topluca dile getirme şansı bulabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün kuruluşuyla toplanan ilk genel kurul toplantısında 7 Nisan’ın Dünya Sağlık Günü olarak kutlanması kararlaştırılmıştır. Sonraki yıllarda 7 Nisan haftası boyunca çeşitli sağlık temaları gündeme getirilmiştir. 2021 yılının başlığı “Herkes için daha sağlıklı ve adaletli bir dünya kurmak” olarak belirlendi. Özellikle COVID-19 pandemisinin bu hakkaniyetsizlikleri daha belirgin bir şekilde gözler önüne serdiği bir ortamda herkes için sağlıklı ve adaletli bir dünya talebine ben de katılıyor ve Dünya Sağlık Haftanızın kutlu olmasını diliyorum.
Kaynaklar
Kayi, İ., & Özgülnar, N. (2015). Sağliğin Sosyal Belirleyicileri İçinde Ara Halka: Sosyal Sermaye. Toplum ve Hekim, 30(1), 29-41.
WHO (2021) World Health Day 2021 "Building a fairer, healthier world" https://www.who.int/campaigns/world-health-day/2021
İlker Kayı, 2005 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden tıp doktoru olarak mezun olmuştur. 2012 yılında aynı fakültede halk sağlığı uzmanlığını tamamlamıştır. Sağlığın Sosyal Belirleyicileri ve Sağlıklı Şehir Planlaması gibi kitapların çeviri editörlüğünü yapmıştır. 2015 yılında Fulbright bursiyeri olarak Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde tütün çalışmıştır. Halen Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda öğretim üyesidir.