
Kadıköy, İstanbul’un kültür sanat hayatına mütevazı ölçekte de olsa katkı sağlamış bir yerleşimdir. Özellikle, burada gençlik yıllarını geçirip de bugün 40’lı 50’li yaşlarda olan Kadıköylüler, sinema denince Süreyya Sineması, Moda Sineması ve Kadıköy Sineması ile birlikte mutlaka Reks’i de anımsayacaklardır. Filmlerin keyifle yazın açık hava sinemalarında, kışın sinema salonlarında izlendiği ve zamanın şüphesiz yavaş aktığı daha eski günlerde ise Kadıköy’ün merkezine yakın noktalarda bazı diğer salon isimleri de hafızalarda yanıp söner: Kızıltoprak’ta Kent Sineması, Yeldeğirmeni’nde Özen, Şaşkınbakkal’da Atlantik vd. (Yesari, 1987). Ancak, Reks’ten bahsediyorsak, sinemayı diğerleri arasında daha ayrıksı bir yere koymamızı sağlayan özelliklerine değinmek gerekir.
Öncelikle, Reks Sineması, ana aks üzerinde yer almasa da Kadıköylüler’in belleğinde önemli yer edinmiş bir kültür mekânıdır. Sözlü kaynaklara göre Kadıköy Rum Ortodoks Kiliseleri Mektepleri ve Mezarlığı Vakfı’na ait alanda 1873’te Apollon Tiyatrosu’nu (Rumca ismi Theatron Halkidonas) inşa etmesiyle bu kent parçasının kültürel işlevle kullanımı başlamıştır. O yıllardan 1930’lara kadar birçok tiyatro oyunu Kadıköy’ün en eski salonu olarak bilinen bu sahnede sergilenmiş (Baltacı, 2020; Demirtaş, 2020); Türk tiyatrosunun ilk Müslüman kadın oyuncusu olarak bilinen Afife Jale 13 Nisan 1922’de ilk kez bu tiyatroda sahneye çıkmıştır (Coşkunarda, 2024). Apollon Tiyatrosu 1930’larda ismini Hale Sineması (Resim 1) olarak güncellemiş ve hem tiyatro hem de sinema seyircilerine hitap eden bir programla işlemeye devam etmiştir.
Günümüzde konut ve ticaret işlevlerinin yoğunlaştığı Bahariye Caddesi’ni dik kesen işlek noktalarından birinde konumlanan Reks de, 1940’larda hızla gelişen sinema kültürüne hizmet eden bir yapı olarak tasarlanır. Hale, 1961’de yıkılınca yerine 1962 senesinde Reks Sineması’nın da içinde bulunduğu yapı inşa edilir (Resim 2). Bu noktada, Reks’in Köksal (2024)’ın bahsettiği gibi “inşa edildiği yerde var olan katmanlı tarihi doku”ya eklemlenmesi ile özel bir yere sahip olduğunu söylemeliyiz. Yapının kent belleğindeki yerini pekiştiren bir diğer unsur ise, sinemanın 2010 yılına kadar İstanbul Film Festivali’nin Asya yakasındaki gösterim mekânlarından biri olması ile ilişkilidir.


Kadıköy’ün canlı yeme-içme kültürünü yansıtan Kadife Sokak’ın köşesinde konumlanan yapı, kendisi ile aynı yıllarda (1960’lar) inşa edilmiş bitişik nizam betonarme apartmanların bulunduğu sokaklarla çevrilidir. Sinemanın işletmecisi açıldığı günden kapanışına kadar Viron Anas ve Ortakları Kollektif Şirketi iken yapıda kiracı konumunda başka işletmeler de bulunmaktaydı. Yapının kullanımı sona ermeden kısa süre öncesine kadar, zemin katta yer alan üç küçük dükkân Sakızgülü Sokağı cephesine açılmakta; Kadife Sokak cephesinde ise, fuayenin bittiği alandan sonrasında bir bar-kulüp yer almaktaydı. Yapının birinci katında uzun seneler boyunca öğrenci yetiştirmiş Yıldız Alpar Bale Okulu da diğer kiracılar arasında sayılabilir.
Sinemanın mimarisi söz konusu olduğunda yapının miras değerleri arasında öne çıkan tasarım değerinden bahsetmek gerekir. Reks Sineması (1962), işlevini dışa vuran modernist bir tasarım anlayışına sahiptir. Yapının mimarı sinemanın planlamasında rasyonel, cephesinde de tarihsel ve yerel referanslardan bağımsız bir tutum izlemiştir.
Bodrum katıyla birlikte üç katlı betonarme yapı, üzerinde konumlandığı her iki sokağa da cephe verir. Yapıya giriş, bu sokaklara açılan iki ayrı kapıdan sağlanır. Giriş kapılarında gölge amaçlı tasarlanmış beton plaklar (Resim 3) ara bir dönemde yok olmuş olmalıdır. Açıklıkların ve sağır duvarların bulunduğu bölümler iç mekândaki işlevleri yansıtmaktadırlar. Yapının Kadife Sokak cephesi yönündeki teras çatısı sinema izleyicileri tarafından kısmen kullanılmaktaydı ve köşedeki anıtsal boyuta ulaşmış ağacın tac kısmına hâkimdi. Cephede yer alan sağır yüzeyler, modernist etkiyi güçlendirecek biçimde beyaza boyanmış (taraklı) sıvalı olarak tasarlanmıştır. Dış duvarların çatıyla buluştuğu noktalarda sıvalı gri bir bant döner. Sinemanın kullanılmakta olduğu dönemde, iç mekânda zeminde bir bilet satış gişesi, küçük salonlar, WC’ler, bir büfe ve antraktta servis yapılan masalar bulunmaktaydı.

Yapıdaki en hünerli tasarım öğesi, şüphesiz alt ve üst katı birbirine bağlayan betonarme balansmanlı merdivendir. İç mekânı zenginleştirmek amaçlı plastik bir öğe olarak kullanılan bu merdiven, sadece alt ve üst fuaye zeminlerine basacak ve doğal ışık alacak biçimde tasarlanmıştır. Sinemanın iç mekânında tasarım değeri ile öne çıkan merdiven (Resim 4), zaman içinde geçirdiği değişimlere rağmen halen etkileyici bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Bugünün şartlarında dahi inşa etmekte güçlük çekilecek metal taşıyıcılı ahşap korkuluk kesintisiz bir biçimde merdivenin etrafını dönüp duvarlara bağlanır. Sinema salonu fuayesinde film izlemeye gelen seyircilerin birbirlerini ve mekânı seyretme eylemi bu merdiven ve çevresinde gerçekleşmekteydi.

1996’daki değişim sürecinde üst fuayenin büyük kısmı kapatılarak buraya iki salon daha yerleştirilmiştir. Bu dönemki uygulamalar sonrasında yapı artık Rexx Sineması olarak anılmaya başlamıştır. Muhtemelen bu müdahalede üst kattaki fuayeyi aydınlatması için tasarlanmış pencere de kapatılmış; özgün tasarımda kullanılan alüminyum pencere doğramaları pvc esaslı doğramalarla yer değiştirmiştir. İç mekânın karo mozaik özgün döşemesi ise, seramik kaplama ile yenilenmiştir. Orjinal döşeme kaplaması sadece terasa çıkan merdivenler ile bale okulunun döşemesinde mevcut kaldığı görülür (Resim 5). 2005 yılında bir başka renovasyon ile sinema yönetiminin gösterilen film sayısını ve buna bağlı olarak seyirci sayısını arttırmaya çalıştığını görüyoruz. Bu yıl gerçekleşen işler kapsamında ana salonun balkonu iptal edilmiş, balkonun en arka koltuğundan sahneye kadar belirli bir eğim yaratılarak salonun özgün tasarımı değişikliğe uğratılmış ve seyirciler ana salona zemin kattan girerken artık üst kat fuayesinden girmeye başlamışlardır. Bunun ötesinde, yeniden düzenlenen ana salonun eğiminden kaynaklanan boşluğa sığdırılmaya çalışılan üç küçük salonla birlikte özgün tasarım tamamen değişmiş ve okunamaz hale gelmiştir. Yine bu dönemde, iç mekânın özgün elemanlarından olan merdivenin altına yerleştirilen sinema büfesi, iç mekân kalitesini bozmuştur (Resim 6).


Yapı işlevinin sonucu olabilecek iri ve sağır bir kitle şeklinde değil insan ölçeğinde tasarlanmıştır ve sokaktaki kamusal hayatın sürekliliğini gözetmektedir. Sezginalp’e göre (2018, 68-69) insani ölçekte ve insanı davet eden hümanist bir sinema salonu inşa etmiş olması, Maruf Önal’ın mütevazı mimar çizgisiyle örtüşür.
Yapıyla ilgili bu tanıtımdan da anlaşılacağı üzere, Reks Sineması, inşa edildiği günden günümüze kentin geçmişi ile sağlıklı bir ilişki kuran, süreklilik ve anı değerine sahip olduğu kadar mimari nitelikleri ile de öne çıkan bir miras yapıya dönüşmüştür. Çeşitli dönemlerdeki müdahaleler yapının modernist karakterini olumsuz yönde etkilenmişse de (Resim 7) tasarımı gerçekleştiren mimarın hüneri her dönem kendini hissettirmiştir. Bu noktada, Reks Sineması’nı tasarlayan Maruf Önal hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.

Yapının Mimarı: Maruf Önal
Yapının mimarı Maruf Önal (1918-2010) Türkiye mimarlığında ismi geçen önemli bir figürdür. Cumhuriyet Dönemi mimarlığı araştırmalarının özellikle son dönemde öne çıkan isimlerindendir. Maruf Önal, 2000 yılında Mimarlar Odası tarafından Sinan Ödülü’ne değer görülmüş, çok yönlü mesleki kimliği olan bir mimardır: İyi bir akademisyen, başarılı bir yarışmacı, saygın bir jüri üyesi, nitelikli bir uygulamacı, özverili bir yönetici olarak meslek ortamına katkıda bulunmuştur.
Maruf Önal, Güzel Sanatlar Akademisi’nden 1943 yılında mezun olur. 1943-1946 yılları arasında, yine Akademi’de, Sedad Hakkı Eldem’in asistanlığını üstlenir. Genç yaşında ilk modernist yapılarını inşa etme imkânını bulur. Sonrasındaki yarım asırda çoğu İstanbul’da olmak üzere çeşitli konutlar, büro binaları, turizm ve eğlence yapıları, servis mekânları inşa eder. Maruf Önal’ın tüm yapıları, mevcut koşulları dikkate alan, kullanıcı ihtiyaçlarına akılcı bir şekilde yanıt veren, kente katkıda bulunan, özgün ve nitelikli eserlerdir. Kamu yapılarından müstakil konutlara kadar pek çok farklı alanda aynı titizlik ve beceriyle ürünler verir.
Maruf Önal’ın yapılarının yalnızca görsel değil ilişkisel okuması yapıldığında da yere, bağlama, programa verilen rasyonel bir tepki olmaları itibari ile modern oldukları görülür. Amaç, -yapım kolaylığı ve ekonomikliği bakımından- ulaşılabilir olan ve evrensel estetik değerler içeren bir mimarlık anlayışı ortaya koymaktır. Maruf Önal’ınkiler gibi mütevazı yapılar, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihsel gelişim süreci içerisinde ülkenin toplumsal ve kültürel alandaki modernleşmesine katkı sağlamıştır. Dönemin düşünce yapısını, yaşam tarzını ve modern mimarlık anlayışını yansıttığı için yakın geçmişe tarihlenen korunması gereken kültür varlıkları arasında yer alırlar.
Reks, Maruf Önal’ın inşa edilmiş tek sinema projesidir.
Yapının Kaybedilme Süreci
2000’lere gelindiğinde Anadolu yakasında ayakta kalan son sinemalardan biri olarak bilinen Rexx Sineması’nı kapanışa sürükleyen sebeplerin başında kira artışları ve 2020’de başlayıp iki seneye yayılan Covid-19 pandemisi gelir (Baltacı, 2020). Pek çok defa dillendirildiği gibi, sinemanın işletmecisi olan firmanın sahibi Viron Anas, 2020 yılı başında vakıf tarafından talep edilen kira bedelini karşılayamayacaklarını belirterek sinemayı kapatmış; bunu takip eden süreçte ise mal sahibi Kadıköy Rum Ortodoks Cemaati Kiliseleri Vakfı binanın depreme dayanıksız olduğunu dile getirerek yıkımı yönünde işlemleri başlatmıştır. Modern yapıların korunmasının önünde oluşan en önemli engellerden biri olan depreme karşı strüktürel dayanıksızlık burada da karşımıza çıkmıştır. Mal sahibinin yapının yıkılıp yeniden inşa edilmesi yönündeki isteği aksi yönde değerlendiren kamuoyuna rağmen korumayı imkânsız hale getirmiştir.
İstanbul V No’lu Koruma Bölge Kurulu, vakfın talebi doğrultusunda Kadıköy Belediye Başkanlığı’na bağlı Afet İşleri Müdürlüğü’nün yıkım başvurusu üzerine devreye girerek Reks Sineması’nın kültür mirası olup olmadığını değerlendirmiştir. Olumsuz yönde verilen kararla, mimar Maruf Önal’ın sinema kompleksi (Resim 8) ulusal envantere dahil edilmemiş, bir diğer deyişle tescile uygun bulunmamış ve belediyenin yıkım isteği onaylanmıştır. 2024 yaz aylarında yazılı ve görsel basında çok kere yer bulan bu haber sonrasında yıkım süreci onaylanmış olmuş ve geldiğimiz noktada, ne yazık ki, yapının fiziksel varlığını da kaybetmekteyiz (Resim 9, Resim 10 ve Resim 11).




Yapının değerleriyle birlikte korunmasına yönelik isteksizlik, numunelerin alınmasındaki özensizlik, basit bakım ve onarımın zamanında uygulanmaması yıpranma sürecini hızlandırarak yapının ömrünü kısaltmıştır. Son gelinen durumda sinema kullanılamayacak hale getirilmiş, Mart 2025 itibariyle de yıkıma başlanmıştır (Resim 12 ve Resim 13).


İstanbullular olarak 2000’lerden başlayarak Emek, Fitaş, Alkazar Sinemaları gibi pek çok salt film/performans izlemek için tasarlanmış mekânın hayatımızdan ayrılışını seyretmek zorunda kaldık. Reks Sineması’nı da bu bağlamda değerlendirmek yanlış olmaz. Bugün, geldiğimiz noktada neoliberal politikalar tarafından yönetilen kent mekânında (Köksal, 2025) sadece keyif için, öğrenmek için, kendimizi beyazperdenin büyüsüne bırakıp gitmek için sinemaya gitmek gibi “naif” eylemlerin tek başına barınabilmesi neredeyse imkânsızlaştı ve ne yazık ki, film izleme eylemi, ya şifreli kanallar aracılığıyla evde tek başına veya küçük gruplarla gerçekleştirilen bir pratik haline geldi ya da, aklınızda yokken bir film seyretme amacıyla çıktığınız yolda kendinizi sizi yeni eşyalar/kıyafetler/yiyecekler alırken bulduğunuz alışveriş odaklı kapalı büyük komplekslerin içine çekildi. Kentin belleğinde halen taze kalmış sinemaların yok olmasına karşı koymak adına yapılabilecekleri büyük bir resim olarak tanımlarsak, Reks’in hala sinema olarak işlemesi için kamunun desteğini talep etmek de bu resmin bir parçası olacaktır. Tıpkı, 2013’te Emek Sineması’nın yıkımına karşı yapılan eylemlerin bir başka parçayı oluşturduğu gibi. Bunların tümü, aslında yeniden kentli olarak kamusal mekânda bir arada olabilme fırsatını yaratabileceğimiz girişimler olarak görülmeli. Çünkü, ancak kente kimliğini veren mekânlar ayakta kaldıkları sürece hatırlayabilir; bunları geleceğe aktarabilir ve birlikte yaşama deneyimini güçlendirebiliriz.
Kaynaklar
Baltacı, P., 2020, “Kadıköy’ün simge adresi REXX’den üzücü haber!”, Kadıköy Life, 20 Mart 2020.
Coşkun, B. S., 2010. “Reks Sineması”, DoCoMoMo-Tr, Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları, VI. Poster Sunuşları Bildiri Özetleri, 2-4 Aralık 2010, Anadolu Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi/ Mimarlık Bölümü, s. 53.
Coşkunarda, G. 2024. “Rexx, ritmi ve zarafetiyle kentlinin kolektif belleğinde yer edinmiştir”, Hürriyet Pazar, 8 Eylül 2024.
Demirtaş, E., 2020, “Sokağa açılan sinema: REXX”, Gazete Kadıköy, 8 Nisan 2020.
Köksal, G., 2024, “Bir kültürel değeri yaşatma sorunsalı: Reks (Rexx) Sineması”, Evrensel Gazetesi. 24 Ağustos 2024.
Köksal, G., 2025, “Reks/Rexx’ten Haydarpaşa’ya kültürel değerleri yaşatacak demokrasinin inşası”, Evrensel Gazetesi. 22 Mart 2025.
Sezginalp, P., 2018, “Anıların Duvarlarıyla: Maruf Önal’ın Reks Sineması”, Mimarlık, 400, Mart-Nisan 2018.
Yesari, A., 1987, “Kadıköy Sinemaları”, İstanbul Hatırası, Turing Yayınları, İstanbul, s. 117.
Burcu Selcen Coşkun (Akademisyen/Koruma Uzmanı Mimar)
2005 yılından bu yana MSGSÜ Mimarlık Bölümü’nde görev yapmaktadır. 2000 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuş; yüksek lisansını 2003 yılında YTÜ Restorasyon Programı’nda tamamlamıştır. MSGSÜ’de kültürel miras koruma alanında hazırladığı doktora tezinin ardından 2014-2015’te İngiltere York Üniversitesi Koruma Çalışmaları Lisansüstü Programı’nda misafir araştırmacı olarak bulunmuştur. 2016’da TÜBİTAK tarafından desteklenen projesinde İstanbul’un dünya mirası alanlarından biri olan Zeyrek’te çocukların katılımıyla bir dizi etkinlik gerçekleştirmiştir. Coşkun’un araştırma konuları arasında koruma teorisi, modern mimarlık mirasının korunması ile çocuk ve miras çalışmaları yer almaktadır.
Arbil Ötkünç (Akademisyen/Mimar)
2002 yılında Mimar Sinan Üniversitesi, Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. 2004 yılında Bordeaux Ulusal Mimarlık ve Peyzaj Okulu’nda, Kültürel Miras ve Doğal Afetler Master Programı’nı; 2005 yılında MSGSÜ, Bina Bilgisi Yüksek Lisans Programı’nı tamamladı. 2010 yılında, Grenoble Üniversitesi, Şehircilik ve Mimarlık Programı’ndan doktora derecesini aldı. Arbil Ötkünç, 2002 yılından beri MSGSÜ, Mimarlık Bölümü, Bina Bilgisi Bilim Dalı’nda çalışmaktadır. Halen mimarlıkta yer kavramı ve Cumhuriyet Dönemi Modern Mimarlık Mirası konularında monografiler üretmekte, kentsel biçim konusunda araştırmalar yapmaktadır.