Esin HasgülBy Esin Hasgül|5 Minutes

3-7 Aralık 2021 tarihleri arasında İstanbul Planlama Ajansı ve İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı iş birliğiyle düzenlenen İstanbul Konut Zirvesi, temel içerik olarak “Konutta Barınma Hakkı” temasıyla birçok önemli konuşma ve tartışmaya ev sahipliği yaptı. Zirvenin beş günlük programı içerisinde konut meselesi tartışmaya açılırken öncelikle alanında uzman kişiler tarafından konutta zamansal içerik, planlama yaklaşımı, yaşanabilir konut ve finansman, dayanıklılık ve dönüşüm başlıkları ile çevrimiçi oturumlarda ele alındı. Pandemi sonrası herkese açık çevrimiçi platformlardan takip edilen bu konuşmalar, konut politikalarına ilişkin geliştirilecek stratejilerin yol gösterici içeriklerinin herkes tarafından kolaylıkla takip edilmesine olanak verdi.

Programın 5-6 Aralık tarihlerinde gerçekleşen ikinci bölümünde ise konut sorunuyla gündelik hayatında birebir karşı karşıya kalan spesifik grupları ve bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarından kişileri bir araya getiren bir atölye çalışması gerçekleşti. Atölye; güvenli ve sağlıklı konuta erişim, konut kullanımında zorluklar, bu sorunlarla nasıl mücadele ettikleri üzerinden sorun tespitine yönelik “Kadınların Barınma Hakkı, Gençlerin Barınma Hakkı, Misafir Addedilenlerin Barınma Hakkı ve Barınma Hakkı için Mücadele Stratejileri Geliştirmek: Kentsel Dönüşüm Mağdurları” olmak üzere dört başlık üzerinden yürütüldü [1]. Tasarım Rehberleri ekibinin bir parçası olarak, zirvedeki atölye sürecindeki deneyim ve izlenimlerimi sizlere bu doğrultuda aktarmayı planlıyorum.

Barınma hakkı konusu, insanın yaşama hakkını güvence altına aldığı bir yerleşme özgürlüğü tanımı içeren sosyal bir haktır. “Radikal bir hak olan barınma, özel bir hak türüdür” [2]. Bu noktadan hareketle, barınma hakkının farklı kullanıcı profil ve grupları tarafından içselleştirilerek bu alandaki sorunların ortaya dökülmesi, atölye çalışmasının önemli bir içeriğini kurgulamış oldu. İlk günde yer alan 4 ayrı masadaki 4 ayrı profil olan kadınlar, gençler, göçmenler ve kentsel dönüşüm mağdurları; konuta erişim, mekânsal kalite, güvenlik, açık alanlara erişim, kentsel hizmetlere erişim ve finansal mekanizmalar ile ilgili sorunlarını karşılıklı bir tartışma düzleminde aktardılar. Burada her masa içerisindeki çeşitliliğin sorunlara farklı düzlemlerden bakılmasına olanak sağladı. İlk gün kentsel dönüşüm mağdurlarının yer aldığı masada sivil oluşumlardan yer alan bir izleyici olarak; bu masanın kimi zaman birbirleriyle hak arayışlarında farklı platformlarda karşılaşan, tanışan veya atölyede yeni karşılaşan kişilerin yaşadıkları sorunlara dair izledikleri ortak çözümleri paylaştığı etkileşimli bir masa olduğunu söyleyebilirim. Masada barınma hakkı sorununun çokça hukuki ve sosyal boyutlarının tartışıldığı gözlemlendi. Atölyenin ilk günü sonunda her masanın yaptığı sunumlarda barınma sorununun içeriğinin çoğunlukla kişiselleştiği ve profile dayalı daha spesifik noktalara evrilmesi söz konusu oldu. Örneğin; kadınlar masasındaki barınma sorunu “mahremiyet” kavramıyla ilişkilendirilirken; gençler ve göçmenler masasında ise konuta erişimdeki birincil sorun teşkil eden kavramın “ayrımcılık” olduğu dile getirildi. Burada tabii gençlerin ve göçmenlerin toplum içindeki pozisyonu noktasında bu kavramın içeriği ve ölçeğinin farklılaştığını unutmamak gerekli. Barınma hakkı ve bu noktadaki hak arayışlarında mevcut hakların bilinmemesi ve uygulamaya dönük nelerin yapılabileceği konusundaki belirsizlikler de yine masalardan çıkan önemli birer çıkarımdı.

Sorunların analizinin ardından atölyenin ikinci gününde konutta barınma hakkına yönelik spesifik grupların sorunları ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri bizler; yani sivil oluşumlardan kişiler tarafından kategorize edildi. Bu kategorizasyon aslında bizlerin konuta yönelik sorunlar ve geliştirilen konut politikalarına dair edindiğimiz önceki bilgilerimize ek olarak içeriklerin farklı boyutlarına da dikkat çekmiş oldu. Lund (2006)’nın tarif ettiği konut politikalarının anlaşılması noktasında konut sorununun nedenselliğinin aslında ekonomik ve sosyal sistemlerin işleyiş şekillerine bağlı olma durumunun [3] yanında sorunların özne odaklı daha içsel yönlerinin olduğu da ortaya çıkmış oldu. Çözümler noktasında “dayanışma”, kentsel ve mahalle ölçeğindeki “katılım”ın mahalle meclislerinde örgütlenilmesi ve denetlenmesi kadınlar masasında dile getirilirken, gençlerin bu örgütlenmeyi “arabuluculuk merkezleri” ile aktörler arası iletişimi sağlayabileceklerini belirtmesi, aynı çözümün farklı içeriklerdeki birer yansıması niteliğindeydi. Göçmenler konusunda bu durumun ise yardımseverlik değil; bir sosyal hizmet olarak tanımlanması gerekliliği “bilgilendirme” ve “farkındalık” kavramlarını gündeme getirdi. Kentsel dönüşüm masasında ise çözüm önerilerinin hukuki ve yasal düzenlemelerdeki karşılıkları ve en temel olarak bu yasaların gündelik hayatta uygulanabilirliği en önemli tartışma konusu oldu. Tüm bu aktarılan çıkarımların aslında konuşulan birçok konunun sadece önemli noktalarını vurgulayan bir özeti olduğunu belirterek, atölyenin en önemli çıktılarından birinin İstanbul’da konut sorununu birebir yaşayan kullanıcılar ile sivil toplum kuruluşlarından kişilerin ortak bir söylem ve paydada buluşması olduğunu belirtmek isterim. Atölye sonucunda sorunlarla ilişkilenen tüm çıkarımların farklı ölçeklerde dile getirilmiş olmasının ve yine çıktıların tartışma masalarından yerel yönetimlere uzanan, çözüm odaklı ve uygulamaya dönük bir hedef oluşturmasının da önemli olduğunu düşünüyorum.


Kaynaklar

[1] IPA Istanbul, İSTANBUL KONUT ZİRVESİ “Kent, Konut ve Gelecek” 3-7 Aralık 2021, web bağlantı: https://ipa.istanbul/istanbul-konut-zirvesi/.

[2] Madden, D. & Marcuse P. (2016). In Defense of Housing: The Politics of Crisis. Londra: Verso.

[3] Lund, B. (2006) Understanding Housing Policy. Bristol: Policy Press.