Adalar denildiğinde İstanbullular için bir sayfiye, gezginler için uğrak bir nokta, gençler için deniz ve eğlence, biz plancılar için ise kesinlikle korunması gereken özel bir alan akıllara gelmekte. Nitekim yasalarla 1980’li yıllardan beri korunan bir alan.
Korunan alanlarda plan yapmak epey meşakkatli bir iş olmakla birlikte bir plancı için keyifli bir çalışma bütünü de sunmaktadır. Adalar özelinde koruma alanı ilanından sonra iki tane (1994 ve 2011 tasdik tarihli) 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı hazırlanıp yürürlüğe giriyor ancak 1/1000 ölçekli planlar ise hazırlanma aşamasında kalıp hiçbir zaman yürürlüğe giremiyor. Bu anlamda yapılacak birçok faaliyetin de temelinde yer alan planlama çalışmalarının Adalar için hep eksik kaldığını söylemek yanlış olmaz. Yıllarca uygulanan geçiş dönemi geçici yapılanma ve kullanım koşullarının getirdiği faaliyetlerin bir sonucu olarak mekân son şeklini almış durumda. Bu kapsamda koruma planlarının iki önemli aşaması olduğu söylenebilir; birincisi hazırlanması, ikincisi ise onaylanma aşamasıdır.
2018 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) olarak plan yapımı için gerekli izin alınmış, ancak çalışmalar 2019 yılı sonlarında aktif olarak başlamıştır. Bu çalışmaları diğer aynı ölçekteki tüm planlanma çalışmalarından ayıran en önemli özellik “katılımcı yaklaşım”la ve yerel halkla birlikte yapılmaya başlanması idi. Halk toplantıları ile aktif çalışmalar başlamış, katılım için gönüllü ağı oluşturulmuş, yapılacak iş ve işlemlerin takvimi açıklanmıştı. Bu durum kamudaki planlama rutininde önemli bir değişikliğe neden olmuş, plan bitim ve kurumlara iletim tarihleri hiçbir zaman önden bildirilmediği gibi süreç daha kapalı olarak yürütülürken planlamanın ve katılımın tam bir takvimi ve vatandaşla iletişim noktaları duyurulmuş ve gönüllü ağı ve sivil toplum kuruluşları ile paylaşılmıştı. Böylece karşılıklı bir öğrenme süreci başlamış oldu.
Sürecin kurgusu ve yürütülmesi konusunda kamu ayağını İBB’nin Şehir Planlama Müdürlüğü Katılım Koordinatörlüğü ve Adalar Teknik Sorumluları üstlenmiştir. Yüzün üzerinde etkinlik (toplantı, odak grup çalışmaları, çocuk etkinlikleri, mahalle sohbetleri, ada yürüyüşleri vb.) yapılmış, Adalar’da yaşayan farklı gruplara ulaşılmaya çalışılmış ve neticesinde iki binin üzerinden kişiyle iletişim kurulmuştur. Bunların yanında arazi çalışmaları, hane halkları ve ticari işletmelerle anket gibi teknik çalışmalar da yürütülmüş; karar almaya yardımcı analiz ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu süreç içerisinde hiç de hesapta olmayan pandemi ve getirdiği koşullar, kamu çalışma düzeninin aksamasına, çalışma takviminde ötelemelere neden olsa da karşılıklı iletişim yönündeki irade her zaman devam etti ve hâlâ devam etmektedir. Karşılıklı etkileşimle geçen başlangıç aşaması bize, mekânda yaşayanların plandan beklentileri ve planın verebilecekleri arasında derin farklılıklar olduğunu gösterdi. Bu da farklı bir planlama enstrümanının daha gerekli olduğunu ortaya çıkardı. Bu aşamada “strateji belgesi”nin hazırlanması yönünde karar alındı ve süreçle bağlantısı kuruldu. Hem mekân üzerinde yapılacak tüm faaliyetlerin koordinasyonunu sağlaması hem yapılacak işlerin verimli ve zamanında yapılabilmesini sağlayacak bir rehber olması hem de planla bağının kuvvetli olması gibi eşikler strateji belgesinin tasarımını etkiledi.
Bu bağlamda hem plan çalışmaları hem de strateji belgesinin omurgası dokuz ana başlığa oturtulmuştur:
Bu dokuz başlık, tüm taleplerin çerçevesini, strateji ve eylemlerin de omurgasını oluşturmuştur. Strateji ve eylemler ortak bir platformda vatandaşla birlikte hazırlanmış, Aralık 2020’de ilk taslak yayımlanmıştır. İlk taslağın yayımlanmasından sonra revize için hem vatandaşlara açık çağrı yapılmış hem sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmeleri alınmış hem de kamu kurumlarına gönderilmiş, bir yandan da 1/5000 ölçekli plan çalışmalarına devam edilmiştir. Hem yerelden gelen eleştiriler hem de kurumlarla ve sivil toplum örgütleriyle yapılan toplantılar sonrasında belge üzerinde düzenlemeler yapılmıştır.
Bu kapsamda 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı çalışmalarının ve strateji belgesinin son hâli Mayıs 2021’de halk toplantıları ile duyurulmuş ve eleştirilere açılmıştır. Sonrasında gelen eleştiriler değerlendirilip plan ve belgeye son şekli verilip Meclise iletilmiştir.
Katılımcı yaklaşımın en büyük avantajının plancının yanlış yapma riskini azaltması olduğu söylenebilir. Aynı zamanda yerelin sosyal dokusunun daha anlaşılır kılınması, yerelin talepleri ile planın örtüştürülmesi gibi birçok sosyal konunun dışında mekânsal kurgunun doğruluğunu da artırmaktadır.
Çalışmanın bir diğer ayırıcı özelliği ise strateji belgesinin ve planın, yani politikalar bütünü ile mekânsal bir planın, arasında ciddi bir bağ kurulmuş olmasıdır. Bu bağ, strateji belgesinin uygulanması ve takibini güçlendirmekte, hem kurumun hem de yerelin aidiyetini artırmaktadır.
Planlamanın diğer önemli adımı olan onay süreci ise koruma planları açısından çok adımlı bir süreçtir. Adalar’da hem doğal sit alanları hem kentsel sit alanları hem de kıyı alanları yönünden farklı kurumların onay yetkisi bulunmakta ve süreçler farklı kurumlarla yürütülmektedir. Adalar için doğal sit alanlarında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü, kentsel sit sınırlarının kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde kalan alanda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü, kentsel sit alanlarında Kültür Varlıkları Koruma Bölge Müdürlükleri ile ilgili süreçler yürütülmekte idi. Son durumda ise Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Marmara Denizi kıyıları ve Adalar ilçesi “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edildi. Tüm planlama yetkileri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ait olan bu alanların planlamasından da yine aynı kurum sorumludur. İlgili belediyesine planlamayı yaptırabilir ve kendi onaylayabilir. Bu kapsamda İstanbul için yeni bir kavram olan özel çevre koruma alanlarına ilişkin sürecin zamanla daha tanımlı hâle geleceği düşünülebilir.
Özel çevre koruma alanı ilan edilen yerlerde koruma ve sit statüleri saklı kaldığı vurgulanmakla birlikte bu alanlarda yeni yapılaşma şartları da belirleyebilmektedir. Bu nedenle Adalar için geçerli olan koruma kurul ve komisyonlarının ilke kararlarının geçerliliği konusunun şimdilik belirsiz olduğu söylenebilir. Bundan sonra katılımcı yöntemlerle üretilmiş olan planlama çalışmalarının onay süreci elbette farklı ilerleyecektir. Asıl önemli olan plansız kalan bu alanın bir an önce plana kavuşması için gerekli adımların nasıl atılacağı ve korumanın bütüncül yaklaşımının planla pekiştirilmesi gerektiğinin anlaşılmasıdır.
Sündüz Güner, 2008’te İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. AYEDAŞ’ın coğrafi bilgi sistemlerinin kurulmasında database yöneticisi olarak çalıştı. 2010 yılından beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Müdürlüğü’nde görev almaktadır. Görevi boyunca Beykoz İlçesi 13 Köy 2 Mahallenin Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı çalışmalarında plancılık; Üst Ölçekli Planlama Şefliği’nde şeflik ve raportörlük yaptı. Aynı zamanda İstanbul Yaşam Kalitesi Monitoring Merkezi’nin proje yürütücülüğünü yaptı. İstanbul Turizm Master Planı ve Kentsel Dönüşüm Master Planının hazırlanmasında şeflik yaptı.