Öz’ün gürleşmesidir özgürlük.
Kapatılan yollar arasından sızmak için kendimize minik çatlaklar arıyoruz. Bir grup kadın olarak hepimiz hevesle hazırlanmış; büyük gruba nereden eklemleneceğimizi çözmeye çalışıyoruz. O sene Valilik kararıyla yürüyüş engellenmeye çalışıldığı için işimiz daha zor. Bir şekilde alana ulaşmak için hangi yol en iyisidir diye çözmeye çalışırken yanımızdan geçen kadınlardan da farklı taktikleri duyuyoruz.
Alanın bir yerinde buluyoruz kendimizi. Elbette, ilk feminist gece yürüyüşünün yapıldığı 2003’ten bu yana her 8 Mart’ta olduğu gibi büyük bir kalabalık sokakları ve meydanları doldurmuş durumda. Bu gece, hepimizin gecesi. Kendimiz olabildiğimiz ve kendimizin yapabildiği bu gece umudun ve isyanın gecesi.
Özgürlük yolunda birlikte yürüdüğüm kadınları hatırlıyorum. Geçtiğimiz yollarda birbirimizin yol arkadaşlığı bedenimde çok yoğun duyguların yankılanmasına neden oluyor. İçimdeki öfkeyi hatırlıyorum. Koca bayrağın bir ucundan tutmuş bayrağı dalgalandırırken bağırmak iyi geliyor. İçimizden attığımız bu öfke tüm bu kalabalığın kim bilir ne zamandan beri biriktirdiği bir dışavurum. Bir kere bedeni öfkeden kurtarıp gecenin güzelliğine kapıldığımızda nasıl ki az önce öfke büyüyor idiyse şimdi coşkumuz ve neşemiz tüm alanı ele geçiriyor. Geceleri, sokakları, meydanları terk etmemek, böylesi bir kalabalıkla bunu mümkün kılmak her ne kadar güçlendirici bir eylem olsa da herhangi bir yerden herhangi bir anda ortaya çıkabilecek bir saldırıya karşı hazırlıklı olmayı bırakamıyoruz. Dönüştürdüğümüz bu gecenin ardındaki karanlık tüm hiddetiyle orada duruyor: Kıyafetimizden gülüşümüze; nerede ne zaman olduğumuzdan nasıl oturacağımıza; ifşamızı ne zaman yapacağımızdan mücadelemizi nasıl yürüteceğimize kadar tahakküm altına alınmaya çalışıldığımız her ana karşı isyanımız, bağrışlarımızda yankılanıyor. Hepsinin tanığıyız; belki çoğumuzun başından geçti, çoğumuz hala baş etmeye çalışıyor. Patriyarkanın hayatımızın her alanına gün geçtikçe daha da şiddetle müdahale etmesine karşılık kadınların mücadelesi ise giderek büyüyor, güçleniyor; kadınlar yeni yollarla ya da önü kesilmiş eski yollara açtıkları minik çatlaklarla bir araya gelerek direnmeye devam ediyor.
2020’deki yürüyüş tüm engellemelere rağmen olağanca coşkusuyla Karaköy’e akıyor. Yolda yürürken, trafiğin ve içinden geçtiğimiz yerlerin kendi akışını kesintiye uğratan bu coşkulu kalabalıkta olmak sesimin daha gür çıkmasını sağlıyor. Feminist Gece Yürüyüşü özgürce hareket edebileceğimiz, kendimiz olabileceğimiz, güvenli ve coşkulu bir alan açıyor. Bu eşsiz gecenin dinamiklerini fark ettiniz mi? Geceleri, sokaklarda, meydanlarda özgürlük talep ederek yürüyen kadınlar! Bu eylemde patriyarkanın kadına yasakladığı her şeyi görebilirsiniz. Bu derece güçlü bir isyanı oluşturan eylemin yasaklanması, kamusal mekânların demokratik işlevlerini engelleyerek kapatılması, kadınlardan ve kadınların yürüyüşünden duyulan korkuyu gösteriyor. Çünkü yürümek, yürüdüğün anı politikleştirir; özgürleşmeye bir alan açar. İster başıboş gezinmek olsun ister politik bir eylem; yürümek her zaman düşünceleri de beraberinde getirdiği için değişimi içinde barındırır. Değişmeyi, değişime tanık olmayı, değişimin kendisi olmayı yürüyerek deneyimleriz.
Kadınların yürüme pratiğinin izine düştüğümüzde, kentte ya da kırsalda olması fark etmeksizin yürümenin tarihinde kadınların görünür olmadığını keşfeden [1], kadınların yürürken yaşadıkları tedirginliklerin onları ne gibi taktikler geliştirmeye ittiğini araştıran [2] kadın araştırmacıların anlatılarıyla karşılaşırız. Hal böyleyken henüz lise öğrencisi olan kırk kişilik bir grup genç kadından gece tek başına sokakta yürüyen birini tahayyül etmeleri istenince hepsinin bu “birini” istisnasız erkek tahayyül edişi [3] acı gerçeğimizi bir kez daha suratımıza çarpar. Kadının devrim yaratacak eylem için illa ki dağlarda yürümesi gerekmez; kadının mahallesinde yürümesinin de bir başkaldırı olması [4], 2021 yılının Türkiye’sinde kadınların birlikte eylem amaçlı yürüyüş yapmak için ayrı bir mücadele yürütmesini beraberinde getirir. Yalnız yürümek için ise kadınların cesaret göstermesi gerekir; yürümenin özgürleştiriciliğine ulaşmak neredeyse imkânsızdır. Yalnız yürümemek için kadın arkadaşlarla yolumuzu uzatır ya da yalnız yürüyen bir kadın gördüğümüzde eşlik etmeyi teklif ederiz. Bir kişi bile yanımızdaysa, daha güçlü hissederiz. Tanıdık ya da tanımadık sokaklardan, gecenin içinden geçerken birlikteyken oluşan güvenli alanda özgürlüğün minik kıvılcımlarıyla içimiz kıpır kıpır olur.
8 Mart Gece Yürüyüşü ya da kadınların bir araya geldiği herhangi bir an, herhangi bir yol olsun, kadınların adımları gün geçtikçe çoğalmaya, minik kıvılcımlar dünyanın her yerine yayılmaya devam ediyor. Bu birliktelikte yürümek ilerlemeyi hatırlatır bizlere; mekânla olan ilişkimizi tazeler; dış dünyayı ve onu değiştirme yetimizi hatırlatır. Dünyayı keşfederken kendimizi de keşfeder, kendimize doğru yürürüz. Yolda kendimizi bin bir halimizle karşılarız; belki daha önce içinden bir türlü çıkamadığımız hallerimize, belki de hiç tanık olmadıklarımıza doğru adım atarız. Olabileceklerimizin çeşitliliği baş döndürücüdür. Bu ürkütücü olabilse de her zaman bir özgürleşme hissini verir.
Özgürlük yolunda birlikte yürüdüğüm kadınları hatırlıyorum. Geçtiğimiz yollarda birbirimizin yol arkadaşlığı zihnimde farklı kapıları aralıyor. Yaşadığım ve geçtiğim yerlere dair önceki kabullerimi ve deneyimlerimi sorguluyorum. Şehrin daha önce girmeye cesaret edemediğim sokaklarında kalabalık bir kadın grubuyla gülüşerek, sohbet ederek, rahat adımlarla ilerleyebilmek müthiş bir keyif ve umut veriyor bana. Bu birlikteliğimiz geceyi dönüştürüp kendimize alan açmamızı sağlıyor.
Yaşadığımız mekânları sorgulamak ve kenti ve geceyi talep etmek amacıyla yaptığımız bu yürüyüşte sanki gece yürümek her zaman yaptığımız sıradan bir şeymiş gibi çok rahat hissediyorum. İçinden geçtiğimiz mekâna dair sokağın o anında orada olabilmek bana yetiyor. Şehrin benim için keşfedilmeyi bekleyen sokaklarında, kadınlarla yürüyüşümüzün tadını çıkarmak daha baskın geliyor. Issız ve karanlık sokakları aydınlatışımız geleceğin nasıl olabileceğine dair olasılıkları gösteriyor. Bir çember olup konuşunca ortaya ilham dolu fikirler çıkıyor ve bizleri daha da yürümeye, ilerlemeye teşvik ediyor.
Özgürlük yolunda birlikte yürüdüğüm kadınları hatırlıyorum. Geçtiğimiz yollarda birbirimizin yol arkadaşlığı ruhuma dokunuyor. Bu sefer birlikte doğada yürüyoruz: Şehirde yürümekten çok daha farklı doğanın içinde yürümek. Sadece düşüncelere kapılıp gitmek yerine o anda kalmamız, kimi zaman zorlu bir bedensel deneyimin içinden geçmemiz gerekiyor. Yoldaki engebeleri aşarken elimizden tutan, yükümüze destek veren kadınların varlığı yolun güzelliklerini görmemize yardımcı oluyor. Yol uzun ve zorlu olunca, içinden geçtiğimiz haller de bin bir çeşit oluyor. Bu noktada olabileceklerimizin çeşitliliği başımızı döndürmüştür artık; ne şanslıyız ki yol arkadaşlarımız yürümemize, ilerlememize destek oluyor.
“Yoksa gerçek benlik ne budur ne odur, ne buradadır ne oradadır, ama çok değişken ve gezinen bir şeydir ki sadece onun isteklerine kapıldığımızda ve engelsizce yoluna gitmesine müsaade ettiğimizde mi gerçekten kendimiziz?” [5].
Yürüdükçe özüme daha çok dokunduğumu hissediyorum. Engelsizce yolunda gitmesine izin veriyorum ve onu takip ederken birlikte yürüdüğüm kadınlardan güç alıyorum. Her birimizin kendi yolculuğu devam ederken aslolanın birlikte olmamız olduğunu hissediyoruz.
Öz’ün gürleşmesidir özgürlük. Kendin olmaya, kendini bulmaya ve coşkuyla onu yaşamaya kavuşmaktır. Öz’üm gürleşirken yanımda yürüyen tüm kadınlar ve daha niceleri… Birlikteliğimiz kutlu, öz’ümüz gür, yürüdüğümüz nice coşkulu yollar olsun!
Kaynaklar
[1] Konuyla ilgili yayımlanmış bir kitap için bkz. Lordoğlu, C. İstanbul’da Bekar Kadın Olmak. İstanbul: İletişim Yayınları. Yüksek lisans çalışması için bkz. Demirci, R. (2019). Genç kadınların mekân kullanımında sınırlar ve stratejiler: Kağıthâne örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul. Bu araştırmacı kadınlar arasında Burcu Tüm ile yürüttüğümüz White Nights/Beyaz Geceler Projesi’yle biz de yer alıyoruz. Kadınlar için kenti ve geceyi talep etmek amaçlı kentlerde yaptığımız gece yürüyüşleri projenin temel faaliyetini oluşturuyor.
[2] Solnit, R. (2000/2016). Yol aşkı: Yürümenin tarihi. E. Kıvılcım (Çev.). İstanbul: Encore Yayınları.
[3] Büyükgöze, S. (2016). Yürümeye dair tahayyüller. https://www.catlakzemin.com/yurumeye-dair-tahayyuller-2/
[4] Elkin, L. (2016/2018). Flanöz: Şehirde yürüyen kadınlar Paris, New York, Tokyo, Venedik ve Londra. D.D. Doğan (Çev.). İstanbul: Nebula Kitap.
[5] Woolf, V. (1930). Street Haunting. San Francisco: The Westgate Press. https://www.bl.uk/collection-items/street-haunting-an-essay-by-virginia-woolf#
Yasemin Bahçekapılı, MSGSÜ Şehircilik doktora programı öğrencisidir. 2016 yılında İstanbul üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden lisans, 2018 yılında aynı bölümün Kent Çalışmaları Programı’ndan yüksek lisans derecelerini almıştır. 2014’ten beri ulusal ve uluslararası araştırmalarda araştırmacı olarak yer almaktadır. Burcu Tüm ile birlikte White Nights: Women in Darkness and Cities başlıklı araştırma projesini yürütmektedir.